15 Nisan 2012 Pazar
Bi' Kız -5
Kalktığında gözleri kan çanağına dönmüş, yüzü şişmiş, saçları dağılmış ve bütün enerjisi bitmişti. Beş saniyelik bir karşılaşma, beş saniyelik bir görüntü, hiç görmek istemediği beş saniyelik bir gülüş, O'nu saatlerce ağlatmaya, hayatını bir anda tepetaklak etmeye yetmişti.
Zayıftı işte, güçsüzdü. Zayıflığıma kızdı, kendine kızdı, O'na kızdı, O'nun gülüşüne kızdı, hayata, hayatına kızdı.
Neden daha az sevemiyordu kimseyi? Her seferinde kendine sözleri verdiği halde neden daha az bağlanamıyordu kimseye? Hatırladı. Evet, hep o şiir yüzündendi.
Ağlamayı kesmişti. Susmuştu. İçi acıyordu, ağrıyordu kalbi ama acımamalı, ağrımamalıydı. Bunu başarmalıydı yoksa bu şekilde yaşayamazdı.
Bir duşun iyi geleceğini düşündü ve gece için planını yaptı. Sabaha kadar dans edecek, içki içecek ve bu defteri kapatıp dans pistinde tepine tepine ezecekti.
Duşunu aldı, saçlarını kuruttu, gece çıkarken giyerim diye düşünerek aldığı, sonra kendini bu ayrılıkla eve kapattığı için giyemedi kıyafetlerinden birini seçti ve giydi. Makyajını yaptı, topuklu ayakkabılarını ve çantasını alıp evden çıktı.
Sokağın köşesinden bir taksi çevirdi. Şoför genç sayılabilecek yaşta ve alımlı bir adamdı. Dikiz aynasından sürekli O'na bakıyordu. Benden hala geçmemiş, diye düşündü içinden, gülümsedi.
Taksiden inip kendine güzel bir yemek ısmarlayacağı bir restauranta girdi. Kendiyleydi bugün, kendi ne isterse onu dinleyecek, yapacaktı. Kimseyle tartışmak zorunda olmayacağı, herkesin beğeneceği ortak bir mekan bulma telaşına girmeyeceği için mutluydu.
Yemeğini bitirdiğinde saat 12'yi geçmişti. Gece kulüpleri dolmaya başlamış olmalıydı. Beyoğlu'nun ünlü kulüplerinden birinde aldı soluğu. Girer girmez de bir votka enerji aldı kendine. En sevdiği şarkıları bilerek mi çalıyorlardı bu gece?
Bu can yakan, mahveden, üzen ayrılık ve aşk hikayesinin kara kaplı defterini kapamış, yere atmış, üstünde dans ediyordu. Bazen ayağının altından kayıyor, sağa sola fırlıyor, o zaman da başka insanların ayakları altında kalıyor, daha da parça parça oluyordu.
Tabi ya! O kendi anılarını ezmekte zorlanıyordu, kıyamıyordu. Ama insanlar kendilerine ait olmayan anıları yok etmekte, mahvetmekte ustaydılar. Bu durum bu sefer işine yaramıştı.
Votkaları arka arkaya içiyor, umarsızca dans ediyordu. Saat sabaha karşı 4'e gelirken sarhoş olmuştu bile. Kulüpten çıkıp taksiye atladığı gibi evinin yolunu tuttu.
Eve vardığında içinde derin bir huzur ve rahatlama vardı. Bu dinginlikle yatıp uyudu.
Sabaha kendinin bile inanamadığı bir enerjiyle uyandı. Koşup camı açtı. Gözlerine inanamadı, kocaman bir güneş O'nu selamlıyordu.
(Arkası yarın)
hzl'12
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder