Dışarıda kar yağıyordu ve her yer bembeyazdı. Karın masumiyetini çaldı herkesten habersiz, benliğine aldı. Buna inandı. Çoğu zaman masum olmadığını düşünür dururdu çünkü. İçinde bir şeytan olmayabilirdi belki ama melek de sayılmazdı. Şimdi çaldığı masumiyetle huzur bulmuştu. Çalmak kısmını es geçmişti tabi ki.
Son bir sigara içip yatmaya karar verdi bu huzurla birlikte. Sigarasını yaktığında, zaman konusunu düşünüp bitirdiğini fakat sevgi konusunda kafasını yormadığını fark etti. Oysaki o da aklına takılmıştı ve beyninin bir köşesinde sadece sessizce düşündükleri için çalışan bir bölüm olduğuna inanıyordu. Yine durmamış, O'nu rahatsız etmeyi başarmıştı.
Ne düşünmeliydi sevgi hakkında? Sevmek güzeldi elbette, sevilmekten güzel olmasa da. Ne kadar sevdiğini mi düşünmeliydi yoksa ne kadar sevildiğini mi? Sevgisini saklamayan biriydi ama sevgi her zaman güzellik getirmemişti hayatına. Böyle düşününce içi acıdı. O anda gözünden düşen damlalar acısını mı akıtıyordu içinden dışarıya? Rüzgardandır dedi, ağlamayı yakıştıramadı o an kendine. Sevgi mutlu mu ederdi hep? Yoksa üzebilir miydi bazen? Bilemiyordu. İçinden çıkamadı.
Sevgi üzerine en sevdiği şiir geçti içinden. Zaten ortaokulda öğrendiği bu şiir yüzünden değil miydi sevgisini saklama korkusu. Evet, herkesin aksine O, sevgisini göstermekten değil saklamaktan korkardı hep. Erteleyemezdi çünkü hiçbir şeyi. Zaman kimseye ait olmayan bir şeydi işte, biliyordu. Belli belirsiz o şiirin bir iki cümlesini mırıldandı. " Sevgileri yarınlara bıraktınız. Çekingen, tutuk, saygılı..."
Düşünmekten yorgun düşmüş, iyiden iyiye de üşümüştü. Sigarasını da bitirmişti ve artık yatmalıydı. Bu düşüncelerin, masumiyet huzurunu bozmasına izin vermedi. Camı kapadı. Buz gibi olan ellerini birbirine sürtüp ısıtmaya çalışarak yatağına girdi. Isındığını bile hissedemeden uyudu.
(arkası yarın)
hzl'12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder