Uyandığında, normal bir düzende yaşayan insanlar işlerinden, okullarından evlerine dönmek üzereydiler. O, dayak yemiş gibi hissediyor yataktan kalkmakta zorlanıyordu. Uyanmayı, sürekli düşünceler içinde boğulduğu için sevmiyordu. Ama hayata küsmemeliydi.
Kalkıp kahvaltısını yapıp, duşunu alıp pekala arkadaşlarıyla görüşebilirdi. Ama mutlu taklidi yapmaktan da sıkılmıştı, sürekli dert yanmaktan da. Huzurunu kaçırmak istemeyerek hemen bu düşünceleri dağıttı ve yataktan kalktı. Önce bir şeyler yiyip duş almaya sonra da sokağa çıkmaya karar verdi. Kendine, onu yargılamayacak, sessizce O'nu dinleyecek ve O'ndan sevgi dışında bir şey beklemeyecek bir arkadaş bulmalıydı. Hatta almalıydı. Bir balık almaya karar verdi. Sırasıyla kahvaltı ve duşu hallettikten sonra hazırlanıp dışarı çıktı. Kulaklığını taktı, huzur veren müziklerini topladığı listeyi en başından çalmaya başladı. Yürüdü, vitrinlere baktı. Yaşadığı şehri ve semti seviyordu. Mutlu olduğunu hissetti. Yavaş yavaş yağan kar taneleri de buna sebepti. Kendine bir kahve alıp yürümeye devam etti. Balık ve akvaryum alabileceği bir yer arıyordu. Uzun zaman sonra sorularla kendini boğmuyordu. Şaşırdı ve kahvesinden en keyifli yudumunu alarak yürümeye devam etti.
Cadde çok kalabalık olmasa da tenha da sayılmazdı. Tadını çıkarıyordu yürümenin. İnsanların yüzlerine bakıyordu gülen gözleriyle. Tanımadığı insanların yüzlerine bakmayı severdi. Bir de mutlu ve el ele yürüyen çiftlere. Karşısındaki insanın iç yüzünü çoğu zaman bir görüşmeyle anlayabilirdi. Bu iyi bir özellik miydi bilmiyordu, çünkü bunu yakınındakilere anlatıp kabul ettiremezdi her zaman. Sonuç hep onun bildiği gibi çıksa da biraz da art niyetli görünmekten korkarak susar bu yüzden mutsuz olurdu. Şimdi sesini bile duymadığı insanlara baktığında duyduğu mutluluk tarif edilemezdi.
El ele yürüyen sevgililerin de sorunları var mı yok mu bilmediğinden onları çok mutlu olarak düşünürdü hep. Onların heyecanlarını duyardı içinde.
En sevdiği pastanenin önünden geçerken vitrine bakıp tatlı bir şeyler almayı düşünmüş kilo alırım diye düşünerek vazgeçmişti. Bakışlarını vitrinden ayırdığı sırada ona doğru kahkahalar atarak gelen sarmaş dolaş bir çift gördü. Seslerini duyamıyordu ama o kadar keyifliydiler ki. Biraz daha yaklaştıklarında erkeğin yüzünü tanıyıp tanımadığı konusunda tereddüde düşmüştü. Oldukça yabancıydı. Hani bir filmde bir karede görürsün de daha sonra gördüğünde kimdi diye düşünürsün ya tam da öyle bir duyguydu bu. Ama bu gülen yüzün kıvrımlarını bu kadar iyi biliyor olamazdı. Adımlarını hızlandırdı biraz daha yaklaştı onlara. Kalbi de adımlarıyla hızlanmıştı.
(arkası yarın)
hzl'12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder